DÜRÜSTLÜK BİR ERDEMDİR
Gün, Mehmet için zor geçeceğe benziyordu. Matematik dersinden yazılı sınavı vardı. Sınava zamanında yeterince hazırlanmamıştı. Gece geç yatmış ve uykusunu da tam olarak alamamıştı. O sabah evden kahvaltı yapmadan çıktı, okula geldiğinde kantine yöneldi, çok sıra olduğunu görünce en önde duran bir öğrenciyi iterek önüne geçti ve bir sandviç aldı. Sınıfına çıktı, yemeğini yedi ve sandviçin sarılı olduğu kağıdı dürerek yere attı.
Mehmet, derslerinde başarılı bir öğrenci olmasına rağmen son sınavlardan düşük notlar alıyordu. Bunun sebebi internette sosyal paylaşım sitelerinde çok zaman harcamasıydı. Üç gün önce annesiyle bu konuda tartışmıştı. Annesi, başarısızlığının devam etmesi durumunda evdeki bilgisayarı kaldıracağını söyleyince, Mehmet: “Ben özgür bir insanım istediğimi yaparım. O bilgisayarı kaldıramazsın.” şeklinde bağırarak annesine saygısızlık etmişti.
Sabah okula geldiğinde kendisine “Günaydın” diyen arkadaşlarının çoğunun yüzüne bakmamış bir kısmına da zor duyulacak şekilde karşılık vermişti. Matematik sınavı üçüncü ders yapılacaktı. Birinci ders bazen sıranın üstünde bazen de duvara yaslanarak uyumaya çalıştı. Kendisini uyaran ve bunun sebebini soran ders öğretmenine hasta olduğunu, başının çok ağrıdığını söyleyerek geçiştirdi. Teneffüste elini yüzünü yıkadı ve biraz kendine geldi. Ancak en önemli sorun matematik sınavıydı. Bu sınavdan başarısız olması halinde anne babası ve öğretmeniyle sorunlar yaşayacağını biliyordu. Mehmet, bu zor durumdan kurtulmak ve sınavda başarılı olmak için daha önce hiç yapmadığı bir şey yaptı ve küçük kağıtlara matematik formüllerini, bazı problemlerin çözümlerini yazarak cebine koydu. İkinci derste de oturduğu sıranın üzerine matematikle ilgili bazı bilgiler yazdı.
Nihayet üçüncü ders gelip çattı ve matematik sınavı başladı. Mehmet, sıranın üzerine yazdığı bilgilerden yararlanarak bir soruya cevap verdi. Çok heyecanlıydı, bir yandan öğretmenini takip ederken bir yandan da titreyen eliyle cebindeki küçük kağıdı çıkarıp sınav kağıdının altına koydu.
Dikkatli hareketlerle iki soruya da bu kağıtlardan yararlanarak cevap verdi. Mehmet’in tedirgin hareketleri matematik öğretmeninin dikkatini çekmişti ve birkaç dakikadan beri Mehmet’i ona fark ettirmeden takip ediyordu. Son hareketinden sonra Mehmet’in yanına gitti ve kalemi bırakıp ayağa kalkmasını istedi. Mehmet, “Ne oldu öğretmenim, niçin kalkayım ki?” şeklinde itiraz ettiyse de öğretmenin ısrarı üzerine kalemi bırakıp ayağa kalktı. Mehmet’in yüzü kıpkırmızı olmuş, başından aşağı kaynar sular dökülmüştü. Öğretmen yazılı kağıdını kaldırınca sıranın üzerindeki küçük kağıt ortaya çıktı. Mehmet, “Öğretmenim vallahi de bakmadım ona, öylesine koymuştum ama yemin ederim bakmadım kağıda.” dedi.
Matematik öğretmeni küçük kağıdı aldıktan sonra sıranın üzerini de kontrol edince orada yazılanları da gördü. Bunun üzerine Mehmet’in sınav kağıdını aldı, üzerine kırmızı kalemle durumu kısaca not etti, küçük kağıtları da sınav kağıdına ekledi ve kağıdı alıkoydu. Bunun üzerine Mehmet “Kağıdımı almaya hakkınız yok, ben kopya çekmedim.” diye sesini yükselterek öğretmenine sert bir tepkide bulundu. Sınıfta büyük bir sessizlik vardı ve bütün öğrenciler olup bitenleri seyrediyordu.
Ders öğretmeni Mehmet’e sınavının bittiğini ve yerine oturup beklemesini söyledi. Mehmet ise bir hışımla öğretmenin yanından ve sıraların arasından geçerek kapıya yöneldi, dışarı çıktı ve kapıyı sert bir şekilde üzerine kapattı.
Matematik öğretmeni durumu okul yönetimine bildirince müdür yardımcısı Mehmet’i odasına çağırarak davranışlarının yanlış olduğunu, hakkında işlem yapılacağını bu nedenle de yarın velisiyle birlikte okula gelmesi gerektiğini söyledi. Mehmet çok üzgündü, o günü moralsiz ve düşünceli bir şekilde tamamlayarak eve gitti. Kapıyı açan annesine hüzünlü gözlerle baktı, daha fazla dayanamadı ağlayarak annesine sarıldı ve bütün olup bitenleri ona anlattı. Çok pişman olduğunu ve bir daha bu hataları yapmamak için çaba göstereceğini söyleyerek annesinden özür diledi. Annesi de şefkatle oğluna sarılarak: “Oğlum, sen hatanın farkına varmışsın ve dönmeye karar vermişsin. Hatadan dönmek en büyük erdemdir. İnsanların en hayırlısı hatasını kabul edip pişman olan ve af dileyendir. Sen bu hataları bir daha yapmayacak iradeye sahipsin.” diyerek onu teselli etti. Mehmet ertesi gün okula gittiğinde arkadaşlarından ve öğretmenlerinden özür diledi, o günden sonra bir daha aynı hataları tekrar etmedi.